Kendimi keşif yolculuğum boyunca dans, yoga, resim bir dizi sanatsal ve kadim öğretilerle ilgilendim. Ancak son zamanlarda dengemi kaybettiğim bir süreçte mandala ile tanıştım. Mandalayı uzun bir süreden beri çiziyordum, ancak son zamanlarda istikrarlı ve adanmış bir şekilde devam ediyorum.
Mandala sanatsal yanı bir tarafa, oldukça derin felsefesi olan bir kadim bir pratiktir. Aslında bir nevi meditasyon tekniğidir. Kelime anlamı olarak da, manda enerji; la kap anlamlarına gelir, yani enerjiyi tutan kaptır mandala. Enerjinin madde formunda tezahür etmiş halidir desek de yeridir.
Mandala, dünyanın farklı bölgelerinde birçok kültürde karşımıza çıkar. Saymakla bitmeyecek kadar çok yapıda, tapınaklarda, piramitlerde, insan bedeninde, tek hücreli alglerde, hayvanlarda, çakralarda, DNA’da her yerde ama yerde karşımıza çıkar. Bir süre sonra her yerde mandala görmeye başlarsınız.
Mandala çizimi için herhangi bir yeteneğe gerek yoktur. Merkezden başlayan nokta ve etrafına genişleyen daireler ile mandalanız belirir. Ruhumuzla baş başa olduğumuz, aracısız bir alan sunar bize mandala çizmek. Kendimizden kendimize bir yolculuktur bu. Mandala çizdikçe ruhumuzda farklı kapılar açılır, kalbimiz katman katman genişler. Zamanın yitip gittiği hep o çok konuşulan AN’da kalma deneyimini bizzat yaşarız. Mandala çizerken zihnimize gelen düşünceleri gözlemci olarak izler, geçip gideriz. Bazen bunalır, devam etmek istemeyebiliriz. O anlarda belki bırakıp, nefes alıp sonra devam etmek faydalı olabilir. Nasıl olsa acelemiz yok, sabrı geliştirme konusunda muazzam bir rehberdir kendisi.
Farklı amaçlarla ve tekniklerle çizilen bir sürü mandala çeşidi vardır. Mandala dünyası inanamayacağınız ölçüde zengin, hem kadim pratikler açısından hem de teknik yönünden.
Haydi o zaman birlikte mandala yolculuğuna çıkmaya ne dersiniz?
Yazan: burcu unal
